ZEKAT’I KİM ALIR? |
NAFİLE SADAKALAR
Nafile sadaka vermek
sünnettir.
Nafile sadaka zengin ve
kafire helal olur.
Bunu gizli olarak
ramazan ayında bir yakın ve komşuya vermek daha faziletlidir.
Borcu bulunan ve
nafakasını vermekle yükümlü olduğu şahıslar bulunan kişinin borcunu ödeyinceye
kadar nafile sadaka vermemesi müstehaptır.
Ben [Nevevi] derim ki:
Nafakasını ödemekle yükümlü olduğu kimsenin nafakası için veya bir daha ödeme
imkanı bulacağı ümit edilmeyen bir borcu ödemek için ihtiyaç duyacağı şeyi
sadaka olarak vermek daha doğru görüşe göre haramdır. Allah en iyi bilir.
Kişinin ihtiyacından
artan şeyi sadaka olarak vermesinin müstehap olup olmadığı konusunda mezhep
içinde farklı görüşler vardır. Bunların en doğru olanına göre kişinin
sabretmesi zor olmuyarsa müstehaptır, aksi takdirde müstehap değildir.
"Sadaka"
sözcüğü tek başına kullanıldığında bundan genellikle [farz olan zekat değil de]
nafile sadaka kastedilir.
112. Nafile sadaka
vermek Kitap ve Sünnet'teki deliller sebebiyle sünnettir. Kitapta buna ilişkin
delillerden biri şu ayettir: "Kim gönül rızasıyla malından mülkünden Allah
yolunda harcarsa, Allah da bunun mükafatını fazlasıyla verir. Nitekim böyleleri
için ahirette büyük bir mükafat vardır." [Hadid, 11]
Sünnetten delil ise Hz.
Peygamber (s.a.v.)'in şu hadislerdir:
> "Bir açı
doyuran kişiye Allah cennet meyveleri yedirir. Susuz bir müminin susuzluğu nu gideren
kişiyi Allah kıyamet gününde ağızları mühürlü [özel] kaplar[daki içecekler] ile
sular. Elbisesi olmayan bir kimseyi giydireni Allah kıyamet gününde yeşil
cennet libası giydirir. "(Ebu Davud, Zekat, 1682; Tirmizi,
Sıfatü'l-kıyame, 2449)
> "Bir kimse bir
sadaka verdiğinde Allah bunu sağ eliyle alarak kabul eder ve sizden birinin
tayını! deve yavrusunu besleyip büyüttüğü gibi o sadakayı büyütür. Sonunda bu
sadaka büyük bir dağ kadar olur. "(Buhari, Zekat, 1410; Müslim, Zekat,
2339)
113. Nafile sadaka,
[aslen sünnet olmakla birlikte] arızı bazı durumiarda haram bile olabilir.
Örneğin sadakayı alan kişi bunu haram bir şeye sarf edecekse [ona sadaka vermek
haram olur.]
114. Nafile sadaka kimi
durumlarda vacip / farz bile olabilir. Örneğin bir kimse açlıktan ölme
raddesine gelmiş bir kimse ile karşılaşsa ve kendisinde, yemek için ihtiyaç
duyduğundan fazla yiyecek olsa onu zorda kalana vermesi farz olur. Bu konu,
ilgili yerde ele alınacaktır.
115. Nafile sadaka,
zengin kimseye helalolur. Meşhur görüşe göre bu zengin, Hz. Peygamber
(s.a.v.)'in akrabalarından olsa bile böyledir.
Bunun delili şudur:
Cafer b. Muhammed'in babasından naklettiğine göre o, Mekke ve Medine arasında
bulunan sadaka kuyularından su içerdi. Kendisine "sadaka olarak bağışlanan
sudan mı içiyorsun?" denildiğinde şöyle demiştir: "Allah bize
yalnızca farz olan sadakaları haram kıldı". (Beyhaki, Sadakat, 7, 30)
Hz. Peygamber
(s.a.v.)'in akrabaları tarafından azat edilen kimseler de onlar gibidir, hatta
onlara sadaka verilmesi daha da önceliklidir.
Daha güçlü görüşe göre
Hz. Peygamber (s.a.v.)'in şan ve şerefinin yüksekliği sebebiyle ona sadaka
verilmez.
Buhar! ve Müslim'in
rivayet ettiği bir hadiste şu ifadeler yer almaktadır: "Bu gece bir
zengine sadaka verilmiş", "ola ki bundan ders alır da Allah'ın
kendisine verdiği maldan infakta bulunur. "(Buhari, Zekat, 1421; Müslim,
Zekat, 2359)
er-Ravda'da [Nevevi]
şöyle demiştir: "Zengin kimsenin buna tenezzül etmemesi müstehaptır. Onun
sadaka almaya teşebbüs etmesi mekruhtur. "
İsnevı şöyle demiştir:
"Teşebbüste bulunmaksızın alması da mekruhtur."
Zengin kimsenin
kendisini muhtaç gibi göstererek sadaka alması ise haramdır. Bu görüşte olan
alimler şu hadisi bu anlama yar muşlardır: Suffe ehlinden biri geride iki dinar
bırakarak vefat ettiğinde Hz. Peygamber (s.a.v.) "Bu ikisi ateşte onu
dağlayacak" buyurdu.(Müsned, 1, 405)
116. Zengin ile
kastedilen, zekat alması haram olan kişidir. Şöyle bir itiraz söz konusu
olabilir: Hadiste, ölen kişinin geride iki dinar bıraktığı belirtilmiştir. Bu
kişi, zekat açısından zengin değildir.
Buna şöyle cevap
verilir: Bu kişi muhtemelen normal yaşam süresinin sonuna ulaşmıştı veya onun
zenginliği bir yakınının nafaka vermesi yahut kazanması vb. bir sebepten kaynaklanıyordu.
Burada farklı ihtimaller söz konusu olduğu için bununla istidlalde bulun
ulamaz. Nitekim bu, mezhebimizin İmamı, İmam Şafii'nin genel kurallarından
biridir.
Zengin kişiye zekatın
helal olmasında, ona veren kişinin onun fakir olduğunu zannetmemesi de dikkate
alınır. Şayet veren kişi onun ihtiyaç sahibi olduğunu zannederek veriyorsa,
İhya'da belirtildiğine göre alan kişi bu durumu biliyorsa onun alması
helalolmaz.
Aynı şekilde bir şahıs
bir başkasına alim veya salih olması yahut soylu bir şahıs diye sadaka
verdiğinde o kişi ancak ve ancak bu vasıflara sahipse alması helal olur.
117. Kafire nafile
sadaka vermek helaldir.
Buhari ve Müslim'de yer
alan bir hadise göre Hz. Peygamber (s.a.v.), "her ciğer sahibine yapılan
iyilik sebebiyle ecir vardır" buyurmuştur. (Buhari, Müsdkat, 2363; Müslim,
Selam, 5820)
Hz. Peygamber
(s.a.v.)'in "Yemeğini ancak takva sahibi yesin" hadisine gelince;
bununla evla olan davranış kastedilmiştir. (Ebu Davud, Edeb, 4832; Tirmizi,
Zühd, 2395)
Not: Nevevi'nin "kafir" sözünü mutlak
olarak kullanması, düşman ülke vatandaşı [harbı] ile diğerleri arasında fark
olmadığını çağrıştırmaktadır. El-Beyan' da Saymerı' den bu görüş nakl
edilmiştir. Daha doğru olan görüş ise Ezral'nin şu görüşüdür: "Bu, kendisiyle
anlaşma, zimmet akdi yapılan veya akrabalık bağı bulunan yahut elimizde esir
vb. olarak bulunan kafir hakkındadır. Kendisinde bu özellikler bulunmayan
düşman ülke vatandaşı kafire gelince, ona sadaka verilmez."
Nevevi'nin mutlak
ifadesi, nafile olarak kesilen kurbandan kafire verilebileceği ni göstermekle
birlikte Buveyti' de yer alan İmam ŞafiI'nin açık ifadesinde olduğu gibi daha
doğru görüşe göre ona kurban etinden verilemez.
118. Nafile sadakayı
gizli olarak vermek açık olarak vermekten daha faziletlidir.
Çünkü Yüce Allah şöyle
buyurmuştur: "Sadakaları açıktan yapmanız güzeldir. Bununla birlikte,
fakir ve muhtaç insanlara gizlice yardımda bulunmanız sizin için elbet daha
hayırlıdır. Allah bu hassasiyetinizden dolayı kimi hata ve günahlarınızı
bağışlar. [Unutmayın ki] Allah yaptığınız her şeyden haberdardır."
[Bakara, 271]
Buhari ve Müslim'de yer
alan bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.v.), hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyamet
gününde Allah'ın arşının gölgesinde gölgelenecek bir kişiyi şu şekilde
belirtmiştir: "Sağ elinin infak ettiğini sol eli bilmeyecek kadar gizli
bir şekilde sadaka veren bir adam". (Buhari, Ezan, 660; Müslim, Zekat,
2377)
119. Kişi, toplum içinde
önderlik vasfına sahip ise, gösteriş veya etrafa duyurma amacı taşımaksızın
insanların örnek alması amacıyla sadakayı açıktan vermesi daha faziletlidir.
120. Ramazan ayında
nafile sadaka vermek, başka zamanda vermeye göre daha faziletlidir.
Bunun delili Tirmizl'nin
Enes'ten (r.a.) rivayet ettiği şu hadistir:
Resulullah (s.a.v.) en
faziletli sadakanın hangisi olduğu soruldu, o "ramazanda verilen
sadakadır" buyurdu. (Tirmizi, Zekat, 663)
Ayrıca o ayda fakirler
oruç sebebiyle zayıf düşer ve çalışıp kazanmaktan aciz olurlar.
121. Zilhiccenin ilk on günü
ve bayram günleri gibi faziletli günlerde nafile sadaka vermek daha da kuvvetli
sevaptır. Mekke ve Medine gibi şerefli mekanlarda verilen sadaka da böyledir.
Yine savaş, hac gibi durumlarda, ay ve güneş tutulması, hastalık ve yolculuk
gibi önemli işler hengamesinde verilen sadaka da böyledir.
Ezrai şöyle demiştir:
Bundan, "Recep veya Şaban ayında nafile sadaka vermek isteyen veya iyilik
yapmak isteyen kişinin bunu Ramazan ayına veya diğer faziletli vakitlere
ertelemesi daha faziletlidir" sonucu çıkmaz. Aksine sadaka vermekte acele
etmenin daha faziletli olduğu şüphesizdir. Bununla kastedilen Ramazan ayı veya
diğer şerefli vakitlerde verilen sadakanın, diğer vakitlerde verilen sadakaya
göre daha büyük sevaba sebep olacağıdır.
122. Nafile sadakayı, en
yakından başlamak üzere akrabalara vermek -bu akrabalar, isterse kişinin
nafakasını vermekle yükümlü olduğu kişiler olsun- akraba olmayan kişiye veya
uzak akrabaya vermekten daha faziletlidir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle
buyurmuştur: 'Takire verilen sadaka bir sadakadır. Akrabaya verilen sadaka ise
ikidir: Biri sadaka, diğeri ise akrabalık ilişkisini sürdürmektir.
"(Tirmizi, Zekat, 658; İbn Hibban, Sadakatu't-tatavvu, 3344. Tirmizi bu
hadisin hasen olduğunu, İbn Hibban ise sahih olduğunu söylemiştir. )
Nevevi, el-Mecmu'da bu
konuda icma bulunduğunu söylemiştir.
Akrabalar arasında
kişiye şiddetli düşmanlığı bulunan şahsa sadaka vermek, başkasına vermekten
daha faziletlidir. Böylece onun kalbi kazanılmış olur. Ayrıca bunda riyadan
kaçma, insanın gururunu kırması söz konusudur.
Not: Hanati'ye şu soru soruldu: "Kişinin
nafile sadakayı babası tarafından olan akrabasına mı yoksa annesi tarafından
olan akrabasına mı vermesi daha faziletlidir?"
Hanati "ikisi de
eşittir" diye cevap verdi.
Kişinin eşi de [yani
koca açısından karısı, kadın açısından kocası] da akrabalar gibi
değerlendirilir. Buharı ve Müslim' de şöyle bir hadis yer almaktadır:
"İki kadın Hz.
Peygamber (s.a.v.)'e geldiler. [Bilalanları karşıladı]. Kadınlar Bilal'e
"Resulullah (s.a.v.)'a sor bakalım, kocalarımıza ve bizim bakımlarımızda
olan yetimlere sadaka verebilir miyiz?" Resulullah (s.a.v.) şöyle cevap
verdi: "Evet verebilirler. Onlar bunun için iki sevap alırlar: Akrabalık
[ilişkilerini güçlendirme] sevabı ve sadaka verme sevabı" .(Buhari, Zekat,
1466; Müslim, Zekat, 2315)
Koca da bu konuda kadına
kıyaslanır.
Daha sonra, kendisiyle
evlenilmesi haram olan akrabalara yakınlık sırasına göre sadaka verilir. Yine
amcaoğulları ve dayıoğulları gibi kendileriyle evlenilmesi haram olmayan yakın
akrabalar gelir. Daha sonra süt emzirme, sonra da sıhriyet yoluyla evlenilmesi
haram olan kimseler gelir. Daha sonra üst [azat eden] ve alt [azat edilen]
kimseler içinden yakınlık sırasına göre olan kişiler gelir.
123. Nafile sadakayı
yakınlık sırasına göre komşuya vermek, yukarıda geçenler dışında, komşulardan
başkasına vermekten daha faziletlidir.
Bunun delili, Buharı'nin
Hz. Aişe (r.a.)'den aktardığı şu hadistir:
Hz. Aişe, "[Ey
Allah'ın elçisi! Ben bir şey hediye etmek istiyorum] Benim iki komşum var,
bunların hangisine hediye vereyim?" diye sordu. Hz. Peygamber (s.a.v.)
şöyle cevap verdi: "Kapısı sana daha yakın olana" .(Buhari, Edeb,
6020)
124. Nafile sadaka
verirken, sadaka veren kişiye yabancı olan komşu, evi uzakta olan akrabaya
öncelenir. Hatta ev, zekatın nakledilemeyeceği ölçüde yakın bile olsa öyledir.
Akraba kırsal bölgede
olsa bakılır: Şayet zekatın oraya nakli caiz ise, örneğin orası zekat mahalli
ise, bu durumdaki akrabanın evi daha uzak olsa bile o, yabancı komşuya
öncelenir.
125. [Nafile sadaka
verme konusunda], hayırlı kimseler ve muhtaçlar, diğer şahıslara göre daha
öncelikli konumdadırlar.
126. Kişinin sadakayı
sevdiği maldan vermesi sünnettir. Çünkü Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"[Ey müminler!] Sevdiğiniz mallarınızdan hayırlı işlerde harcamadıkça
gerçek manada iyilik ve dindarlık mertebesine asla erişemezsiniz." [Al-i
İmran, 92]
127. Kişinin sadakayı
güleryüzle ve gönül hoşnutluğuyla vermesi sünnettir; çünkü bu sevabı arttırır,
kalpleri onam.
128. Kalitesizikötü
malın sadaka olarak verilmesi mekruhtur. Çünkü Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
"Ey Müminler! Gerek mali kazançlarınızın, gerek size nasip ettiğimiz
toprak mahsullerinin iyVdeğerli olanlarından Allah yolunda harcayın. Size
verildiğinde ancak dudak büküp küçümseyerek kabul edeceğiniz şeyleri sakın bu
yolda bile bile harcamaya kalkmayın. [Bilin ki] Allah sizin iyiliklerinize
muhtaç değildir. O, bizatihi övgüye layıktır." [Bakara, 267]
Kişinin elinde böyle bir
maldan başkası yoksa onu vermesi mekruh olmaz.
129. Şüpheli yoldan elde
edilmiş malı sadaka olarak vermek de mekruhtur. Bunun delili, konunun başında
Müslim'den rivayet ettiğimiz hadistir.
130. Kişi, sadaka
verilecek mal az diye sadaka vermekten geri durmaz; çünkü az miktarda hayır
bile Allah katında çoktur. Nitekim Yüce Allah, "kim zerre miktarı iyilik
yaparsa bunun karşılığını görür" [Zilzal, 7] buyrmuştur. Hz. Peygamber
(s.a.v.) de "yarım hurma vermek suretiyle bile olsa kendinizi ateşten
koruyun" buyurmuştur. (Buhari, Edeb, 6023; Müs!im, Zekat, 2344)
131. Kişi birisi
aracılığıyla bir fakire sadaka gönderse, sadakayı götüren kişi o fakiri
bulamasa, gönderen şahsın sadaka vermekten vazgeçmeyip bunu başkasına vermesi
müstehaptır.
132. Su tasadduk etmek
sünnettir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.)'e en faziletli sadaka nedir diye
sorulduğunda "sudur" demiştir. (Ebu Davud, Zekat, 1681)
Bu hadisten, ihtiyacın
bulunduğu yerlere tasaddukta bulunmanın diğer yerlere göre daha faziletli olduğu
anlaşılmaktadır.
133. Kişinin sadaka,
zekat, keffaret vb. yollarla verdiği bir malı verdiği kişiden alması mekruhtur.
Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Sadakasından dönen kişi,
kusup da sonra kusmuğuna dönen köpek gibidir. "(Buhari, Hibe, 2621;
Müslim, Hibat, 4146)
Ayrıca kendisine böyle
bir mal verilmiş olan kimse malı verenden utandığı için malı ucuza vermek
zorunda kalabilir.
Bir kimsenin, tasadduk
ettiği bir malı, sadaka verdiği kişi dışındaki bir şahıstan geri alması mekruh
olmadığı gibi, temlik ettiği şahıstan miras yoluyla edinme si de mekruh
değildir.
134. Borcu bulunan veya
bakımı altında nafaka vermesi gereken kişiler bulunan bir kimsenin, üzerine
düşen [malı vazifeyli yerine getirinceye kadar [başkasına] tasaddukta
bulunmaması müstehaptır. Kişinin bunu yapmadan tasaddukta bulunması müstehap
olana aykın bir davranıştır.
Not: Nevevi'nin ifadesi, el-Muharrer'deki ve Rafii
ile Nevevi'nin kendisinin diğer eserlerindeki ifadelerle uyumlu değildir. Zira
Rafii ve Nevevi [diğer eserlerde] şöyle demişlerdir: "Kişinin sadaka
vermesi müstehap değildir."
Veliyyü'l-İraki şöyle
demiştir: "İki ifade arasında açık bir farklılık bulunmaktadır. Bunu şöyle
açıklayabiliriz: Nevevi'nin [el-Minhac'taki] ibaresi sadaka vermemenin müstehap
olduğunu ifade etmektedir ki buna göre sadaka vermek, evla olana aykırı bir
davranış olur.
el-Muharrer ve diğer
eserlerin ifadesine göre ise tasaddukta bulunmak müstehap değildir. Bu ifade
tasaddukta bulunmanın vacip, haram veya mekruh olması anlamlarında
anlaşılabilir. Zira bütün bu hükümler, müstehaplıktan farklıdır. "
135. [Nevevi şöyle
demiştir:]
"Daha doğru görüşe
göre,
> Kişinin, nafakasını
vermekle yükümlü olduğu kimselerin nafakası için ihtiyaç duyacağı şeyi tasadduk
etmesi,
> (veya sıkıntılara
sabretme özelliğine sahip olmadığı halde kendi nafakası için ihtiyaç duyacağı
şeyi tasadduk etmesi),
> Elindekini tasadduk
etmesi halinde [başka şekilde] ödeme imkanı bulabileceği ümit edilmeyen bir
borç için ihtiyaç duyacağı şeyi tasadduk etmesi haramdır.
Nafaka için ihtiyaç
duyulan malın önceliği konusunda şu hadis delildir: "Kişinin, nafakasını
vermekle yükümlü olduğu kimseleri zayi etmesi [onlarla ilgilenmemest] günah
olarak yeter. [Sadaka vermeye] senin bakımın altında olanlardan başla.
"(Müslim, Zekat, 2383; Ebu Davud, Zekat, 1692)
Bu hadisi Ebu Davud
sahih bir senetle rivayet etmiş, Müslim de manen rivayet etmiştir.
Ayrıca bu kimselerin
ihtiyaçlarını karşılamak farz olduğundan bu görev nafileye göre öncelenmiştir.
136. Misafiri ağırlamak
da sadaka vermek gibidir. Nevevi bunu Müslim şerhinde söylemiş, ardından şöyle
demiştir:
Ensardan birine misafir
gelmiş, o kendisinin ve çocuklarının yiyeceği yemeği misafirine ikram etmiştir.
Bu olay şu şekilde yorumlanır: Çocuklar o esnada yiyeceğe muhtaç değillerdi.
Adam ve karısı ise kendi haklarını bağışlamışlardı ve buna sabreden
kimselerdendi. Bu rivayette adamın, çocukların annesine "onları uyut"
demesinin sebebi, çocukların adeti olduğu üzere ihtiyaç olmadığı halde yemek
istemesinler diyedir.
137. Kişinin kendi
ihtiyaç duyduğu şeyi tasadduk etmesinin haramlığına dair Nevevi'nin ifade
ettiği hüküm, el-Mecmu'da sahih görülmüş, er-Ravda'da da alimlerin
çoğunluğundan nakledilmiştir.
Bununla birlikte
er-Ravda'da bunun haram olmadığı görüşünü sahih kabul etmiştir.
Hocamız Zekeriya
el-Ensarı şöyle demiştir: Bu, el-Mecmu'daki ifadesinden de anlaşılacağı üzere
sabredebilen kişi içindir.
Alimlerin teyemmüm
konusundaki "susamış birisinin, kendisi gibi susamış birisine suyunu
vermesi haramdır" görüşü ilkine [yani sabredememe durumuna], yiyecekler
konusundaki "açlıktan zor durumda kalmış bir kimse, aynı durumdaki bir
başka müslümanı kendisine tercih ederek yiyeceğini ona verebilir" görüşü
ikincisine [yani sabredebilme durumuna] yorulur.
Borca gelince, borcu
ödemek farzdır. Bu sebeple borcu ödemek sadaka vermeye göre önceliklidir.
Kişinin borcu başka bir yerden gelecek parayla ödemesi konusunda güçlü bir
beklenti varsa o zaman elindeki parayı sadaka olarak vermesinde bir sakınca
yoktur.
Ancak bu tasadduk
sebebiyle ödeme gecikirse ve borcun da karşı tarafın istemesi veya başka bir
sebepten dolayı hemen ödenmesi gerekirse kişi tasaddukta bulunamaz. Ezrai'ye
göre borcu ödemekte acele etmek gerekir. Kişinin borcunu ödemede
kullanabileceği şeyi tasadduk etmesi haramdır.
138. Kişinin kendisinin
ve bakımını üstlendiği kişilerin bir günlük ve gecelik ihtiyacı ile mevsimlik
elbisesinden artan parayı / malı tasadduk etmenin müstehap olup olmadığı
konusunda mezhep içinde farklı görüşler vardır:
Birinci görüş
Bu görüşlerin en
doğrusuna göre, kişinin fakirliğe / geçim sıkıntısına sabretmesi ona zor
gelmiyorsa bunu yapması müstehap olur. Aksi takdirde müstehap olmaz, hatta et-
Tenbih 'te belirtildiği üzere mekruh olur.
ilk bakışta çelişiyormuş
gibi gelen hadisler de bu şekilde uzlaştırılır. Örneğin bir rivayette Hz. Ebu
Bekir'in, bütün malını tasadduk ettiği belirtilir. (Tirmizi, Menakıb, 3675.
Tirmizı hadisin sahih olduğunu söylemiştir)
Diğer bir rivayete göre
ise Hz. Peygamber (s.a. v.) şöyle buyurmuştur: "Sadakanın en faziletlisi
kişinin gönül zenginliği ile verdiği sadakadır" . (Ebu Davud, Zekat, 1673;
Müstedrek, Zekat, 1, 413. Hakim, bu hadisin sahih olduğunu söylemiştir) Yani kişinin
gözünün tok ve fakirliğe sabredebilecek durumda iken verdiği sadakadır.
İkinci görüş
Bu durumda, sadaka
vermek mutlak olarak müstehap değildir.
Üçüncü görüş
Bu durumda sadaka vermek
mutlak olarak müstehaptır.
139. Yukarıda belirtilen
ihtiyaçlardan artan malın bir kısmını tasadduk etmeye gelince bu mutlak olarak
müstehaptır. Ancak malın tümüne yakın miktara ulaşırsa müstehap olmaz. Yukarıda
geçen ayrımın bu meselede de geçerli olması gerekir.
140. Verilen sadakayı başa
kakmak haram olup, sadakadan elde edilecek sevabı yok eder. Bunun delili şu
ayettir: "Ey İman edenler! Vermiş olduğunuz sadakalarınızı başa kakmak ve
incitmek suretiyle boşa çıkarıp iptal etmeyin. " [Bakara, 264]
Müslim'de yer alan bir
hadiste Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet gününde Allah
üç kişi ile konuşmaz, onların yüzüne bakmaz ve onları temize çıkarmaz. Onlar
için elem verici bir azap vardır.
Hz. Peygamber (s.a.v.)
bunları söyleyince Ebu Zer şöyle dedi: "Onlar gerçekten de hapı yutmuşlar!
Ey Allah'ın elçisi kimmiş bu bahtsızlar?"
Hz. Peygamber (s.a.v.)
şöyle buyurdu: "[Kibir ve gururundan dolayı kurum satarak] elbisesini
yerlerde sürüyen kişi, yaptığı iyiliği başa kakan kişi, yalan yemin ederek
malını satan kişi. "(Müslim, Iman, 289)
Son Hükümler
a. Kişinin, cennet
dışında "Allah rızası için" diyerek bir şey istemesi, Allah için bir
şey isteyen veya aracılık eden kişiden herhangi bir şeyi esirgemesi mekruhtur.
Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Allah rızası için
diyerek ancak cennet talep edilir. "(Ebu Davud, Zekat, 1671)
"Allah için sizden
sığınma isteyen kişiyi korumanız altına alın. Allah için bir şey isteyene
verin. Sizi çağıran kişiye icabet edin. Size iyilik edene karşılık verin.
Karşılık verecek bir şey bulamazsanız, karşılığını verdiğinizi düşündürecek
kadar ona dua edin. "(Ebu Davud, Zekat, 1672)
b. Sadaka isteyen
kimseye sadaka verirken besmele çekmek sünnettir; çünkü bu da bir ibadettir.
c. Alimler şöyle
demiştir: "Sadaka veren kişi, sadaka verdiği kişinin kendisi için dua
etmesine göz dikmemeliridir ki sadaka sevabı azalmasın. Şayet sadakayı alan
şahıs veren için dua ederse, sadaka veren kişinin aynı miktarda şeyi tekrar
vermesi ve böylece sadakasını kurtarması müstehaptır."
d. Her bir günahtan
sonra sadaka vermek sünnettir. Bunu Cürcanı söylemiştir.
Kişinin hayızlı olan
karısıyla ilişkide bulunması halinde bir veya yarım dinar sadaka vermesi de bu
kapsamdadır.
e. Yeni bir elbise giyen
kişinin eski elbisesini tasadduk etmesi sünnettir. Hadiste şöyle buyrulmuştur:
"Yeni elbise giyen bir kimse eski elbisesini tasadduk ederse hayatta iken
de ölünce de Allah'ın koruması altında olmaya devam eder. "(Tirmizi,
Deavat, 108)
Bu, kötülkalitesiz bir
malı tasadduk etmek olarak görülmez, aksine bu, sevilen bir maldan verilen
sadakadır. Bu, altın ve gümüşü sadaka olarak vermeyip diğer madenlerden olan
paraları sadaka verme şeklindeki adete benzer.
f. Muhtaç olan kişinin,
zekatı kabul etmesi, nafile sadakayı kabul etmesinden daha faziletli midir değil
midir? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır. İbnü'l-Mukr!'nin de yer
aldığı bir grup alim ilkini tercih etmiştir. Çünkü bu kişi bir farza yardım
etmiştir; ayrıca zekatta bir lütuf ta bulunma / başa kakma söz konusu olamaz.
Cüneyd ve Havvas gibi bazı alimler ise ikincisini tercih etmişlerdir;
böylelikle zekatta hak sahibi olan diğer sınıfların payları azaltılmamış
olacağı gibi, zekat! alma şartlarından herhangi biri de ihlal edilmemiş olur.
er-Ravda'da Nevevi bu ikisinden hiçbirini tercih etmemiş, daha sonra şöyle
demiştir: "Gazali şöyle demiştir: Doğrusu bu kişilere göre değişir. Kişi,
zekatı hak ettiği konusunda bir şüphe içinde ise zekatı alması uygun olmaz.
Kişinin zekat! hak ettiği kesin ise bakılır: Şayet sadakayı almadığında diğer kişi
tasaddukta bulunmuyorsa onu alsın; çünkü zekat! vermek zorunludur. Kişinin
zekat! vermesi zorunlu olur da zekat alan kişinin onu alması diğer hak
sahiplerinin payını azaItmazsa, kişi onu alıp almama konusunda muhayyerdir.
Zekatı almak, nefsin gururunu kırma bakımından daha güçlüdür." Yani bu
durumda zekat almak daha faziletlidir. Bana göre de böyledir.
g. Topluluk içinde iken
zekatı alıp sonra yalnızken onu terk etmek insanın gururunu kırdığı için daha
faziletlidir.
h. Bir hayır yapmak isteyen
kimsenin az da olsa her gün tasaddukta bulunması sünnettir. Çünkü Buhar!' de
yer alan hadiste Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
Kulların sabaha ulaştığı
her günün sabahında iki melekten biri "Allah 'ım infakta bulunana [infak
sonucunda elinden çıkan malın yerine] yenisini ver", diğeri "Allah
'ım malını elinde tutanın malını telef et" diye dua eder. (Buhari, Zekat,
1442)
Hakim [en-NısabOrl] de
sahihinde şunu rivayet etmiştir: "İnsanlar arasında nihai hüküm
verilinceye kadar herkes sadakasının gölgesinde durur. "(Hakim
(Müstedrek), Zekat, 1,416)
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN