MUĞNİ’L-MUHTAC

ZEKAT’I KİM ALIR?

 

NAFİLE SADAKALAR

 

Nafile sadaka vermek sünnettir.

 

Nafile sadaka zengin ve kafire helal olur.

 

Bunu gizli olarak ramazan ayında bir yakın ve komşuya vermek daha faziletlidir.

 

Borcu bulunan ve nafakasını vermekle yükümlü olduğu şahıslar bulunan kişinin borcunu ödeyinceye kadar nafile sadaka vermemesi müstehaptır.

 

Ben [Nevevi] derim ki: Nafakasını ödemekle yükümlü olduğu kimsenin nafakası için veya bir daha ödeme imkanı bulacağı ümit edilmeyen bir borcu ödemek için ihtiyaç duyacağı şeyi sadaka olarak vermek daha doğru görüşe göre haramdır. Allah en iyi bilir.

 

Kişinin ihtiyacından artan şeyi sadaka olarak vermesinin müstehap olup olmadığı konusunda mezhep içinde farklı görüşler vardır. Bunların en doğru olanına göre kişinin sabretmesi zor olmuyarsa müstehaptır, aksi takdirde müstehap değildir.

 

"Sadaka" sözcüğü tek başına kullanıldığında bundan genellikle [farz olan zekat değil de] nafile sadaka kastedilir.

 

112. Nafile sadaka vermek Kitap ve Sünnet'teki deliller sebebiyle sünnettir. Kitapta buna ilişkin delillerden biri şu ayettir: "Kim gönül rızasıyla malından mülkünden Allah yolunda harcarsa, Allah da bunun mükafatını fazlasıyla verir. Nitekim böyleleri için ahirette büyük bir mükafat vardır." [Hadid, 11]

 

Sünnetten delil ise Hz. Peygamber (s.a.v.)'in şu hadislerdir:

 

> "Bir açı doyuran kişiye Allah cennet meyveleri yedirir. Susuz bir müminin susuzluğu nu gideren kişiyi Allah kıyamet gününde ağızları mühürlü [özel] kaplar[daki içecekler] ile sular. Elbisesi olmayan bir kimseyi giydireni Allah kıyamet gününde yeşil cennet libası giydirir. "(Ebu Davud, Zekat, 1682; Tirmizi, Sıfatü'l-kıyame, 2449)

 

> "Bir kimse bir sadaka verdiğinde Allah bunu sağ eliyle alarak kabul eder ve sizden birinin tayını! deve yavrusunu besleyip büyüttüğü gibi o sadakayı büyütür. Sonunda bu sadaka büyük bir dağ kadar olur. "(Buhari, Zekat, 1410; Müslim, Zekat, 2339)

 

113. Nafile sadaka, [aslen sünnet olmakla birlikte] arızı bazı durumiarda haram bile olabilir. Örneğin sadakayı alan kişi bunu haram bir şeye sarf edecekse [ona sadaka vermek haram olur.]

 

114. Nafile sadaka kimi durumlarda vacip / farz bile olabilir. Örneğin bir kimse açlıktan ölme raddesine gelmiş bir kimse ile karşılaşsa ve kendisinde, yemek için ihtiyaç duyduğundan fazla yiyecek olsa onu zorda kalana vermesi farz olur. Bu konu, ilgili yerde ele alınacaktır.

 

115. Nafile sadaka, zengin kimseye helalolur. Meşhur görüşe göre bu zengin, Hz. Peygamber (s.a.v.)'in akrabalarından olsa bile böyledir.

 

Bunun delili şudur: Cafer b. Muhammed'in babasından naklettiğine göre o, Mekke ve Medine arasında bulunan sadaka kuyularından su içerdi. Kendisine "sadaka olarak bağışlanan sudan mı içiyorsun?" denildiğinde şöyle demiştir: "Allah bize yalnızca farz olan sadakaları haram kıldı". (Beyhaki, Sadakat, 7, 30)

 

Hz. Peygamber (s.a.v.)'in akrabaları tarafından azat edilen kimseler de onlar gibidir, hatta onlara sadaka verilmesi daha da önceliklidir.

 

Daha güçlü görüşe göre Hz. Peygamber (s.a.v.)'in şan ve şerefinin yüksekliği sebebiyle ona sadaka verilmez.

 

Buhar! ve Müslim'in rivayet ettiği bir hadiste şu ifadeler yer almaktadır: "Bu gece bir zengine sadaka verilmiş", "ola ki bundan ders alır da Allah'ın kendisine verdiği maldan infakta bulunur. "(Buhari, Zekat, 1421; Müslim, Zekat, 2359)

 

er-Ravda'da [Nevevi] şöyle demiştir: "Zengin kimsenin buna tenezzül etmemesi müstehaptır. Onun sadaka almaya teşebbüs etmesi mekruhtur. "

 

İsnevı şöyle demiştir: "Teşebbüste bulunmaksızın alması da mekruhtur."

 

Zengin kimsenin kendisini muhtaç gibi göstererek sadaka alması ise haramdır. Bu görüşte olan alimler şu hadisi bu anlama yar muşlardır: Suffe ehlinden biri geride iki dinar bırakarak vefat ettiğinde Hz. Peygamber (s.a.v.) "Bu ikisi ateşte onu dağlayacak" buyurdu.(Müsned, 1, 405)

 

116. Zengin ile kastedilen, zekat alması haram olan kişidir. Şöyle bir itiraz söz konusu olabilir: Hadiste, ölen kişinin geride iki dinar bıraktığı belirtilmiştir. Bu kişi, zekat açısından zengin değildir.

 

Buna şöyle cevap verilir: Bu kişi muhtemelen normal yaşam süresinin sonuna ulaşmıştı veya onun zenginliği bir yakınının nafaka vermesi yahut kazanması vb. bir sebepten kaynaklanıyordu. Burada farklı ihtimaller söz konusu olduğu için bununla istidlalde bulun ulamaz. Nitekim bu, mezhebimizin İmamı, İmam Şafii'nin genel kurallarından biridir. 

 

Zengin kişiye zekatın helal olmasında, ona veren kişinin onun fakir olduğunu zannetmemesi de dikkate alınır. Şayet veren kişi onun ihtiyaç sahibi olduğunu zannederek veriyorsa, İhya'da belirtildiğine göre alan kişi bu durumu biliyorsa onun alması helalolmaz.

Aynı şekilde bir şahıs bir başkasına alim veya salih olması yahut soylu bir şahıs diye sadaka verdiğinde o kişi ancak ve ancak bu vasıflara sahipse alması helal olur.

 

117. Kafire nafile sadaka vermek helaldir.

 

Buhari ve Müslim'de yer alan bir hadise göre Hz. Peygamber (s.a.v.), "her ciğer sahibine yapılan iyilik sebebiyle ecir vardır" buyurmuştur. (Buhari, Müsdkat, 2363; Müslim, Selam, 5820)

 

Hz. Peygamber (s.a.v.)'in "Yemeğini ancak takva sahibi yesin" hadisine gelince; bununla evla olan davranış kastedilmiştir. (Ebu Davud, Edeb, 4832; Tirmizi, Zühd, 2395)

 

Not:  Nevevi'nin "kafir" sözünü mutlak olarak kullanması, düşman ülke vatandaşı [harbı] ile diğerleri arasında fark olmadığını çağrıştırmaktadır. El-Beyan' da Saymerı' den bu görüş nakl edilmiştir. Daha doğru olan görüş ise Ezral'nin şu görüşüdür: "Bu, kendisiyle anlaşma, zimmet akdi yapılan veya akrabalık bağı bulunan yahut elimizde esir vb. olarak bulunan kafir hakkındadır. Kendisinde bu özellikler bulunmayan düşman ülke vatandaşı kafire gelince, ona sadaka verilmez."

 

Nevevi'nin mutlak ifadesi, nafile olarak kesilen kurbandan kafire verilebileceği ni göstermekle birlikte Buveyti' de yer alan İmam ŞafiI'nin açık ifadesinde olduğu gibi daha doğru görüşe göre ona kurban etinden verilemez.

 

118. Nafile sadakayı gizli olarak vermek açık olarak vermekten daha faziletlidir.

 

Çünkü Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Sadakaları açıktan yapmanız güzeldir. Bununla birlikte, fakir ve muhtaç insanlara gizlice yardımda bulunmanız sizin için elbet daha hayırlıdır. Allah bu hassasiyetinizden dolayı kimi hata ve günahlarınızı bağışlar. [Unutmayın ki] Allah yaptığınız her şeyden haberdardır." [Bakara, 271]

 

Buhari ve Müslim'de yer alan bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.v.), hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyamet gününde Allah'ın arşının gölgesinde gölgelenecek bir kişiyi şu şekilde belirtmiştir: "Sağ elinin infak ettiğini sol eli bilmeyecek kadar gizli bir şekilde sadaka veren bir adam". (Buhari, Ezan, 660; Müslim, Zekat, 2377)

 

119. Kişi, toplum içinde önderlik vasfına sahip ise, gösteriş veya etrafa duyurma amacı taşımaksızın insanların örnek alması amacıyla sadakayı açıktan vermesi daha faziletlidir.

 

120. Ramazan ayında nafile sadaka vermek, başka zamanda vermeye göre daha faziletlidir.

 

Bunun delili Tirmizl'nin Enes'ten (r.a.) rivayet ettiği şu hadistir:

 

Resulullah (s.a.v.) en faziletli sadakanın hangisi olduğu soruldu, o "ramazanda verilen sadakadır" buyurdu. (Tirmizi, Zekat, 663)

 

Ayrıca o ayda fakirler oruç sebebiyle zayıf düşer ve çalışıp kazanmaktan aciz olurlar.

 

121. Zilhiccenin ilk on günü ve bayram günleri gibi faziletli günlerde nafile sadaka vermek daha da kuvvetli sevaptır. Mekke ve Medine gibi şerefli mekanlarda verilen sadaka da böyledir. Yine savaş, hac gibi durumlarda, ay ve güneş tutulması, hastalık ve yolculuk gibi önemli işler hengamesinde verilen sadaka da böyledir.

 

Ezrai şöyle demiştir: Bundan, "Recep veya Şaban ayında nafile sadaka vermek isteyen veya iyilik yapmak isteyen kişinin bunu Ramazan ayına veya diğer faziletli vakitlere ertelemesi daha faziletlidir" sonucu çıkmaz. Aksine sadaka vermekte acele etmenin daha faziletli olduğu şüphesizdir. Bununla kastedilen Ramazan ayı veya diğer şerefli vakitlerde verilen sadakanın, diğer vakitlerde verilen sadakaya göre daha büyük sevaba sebep olacağıdır.

 

122. Nafile sadakayı, en yakından başlamak üzere akrabalara vermek -bu akrabalar, isterse kişinin nafakasını vermekle yükümlü olduğu kişiler olsun- akraba olmayan kişiye veya uzak akrabaya vermekten daha faziletlidir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: 'Takire verilen sadaka bir sadakadır. Akrabaya verilen sadaka ise ikidir: Biri sadaka, diğeri ise akrabalık ilişkisini sürdürmektir. "(Tirmizi, Zekat, 658; İbn Hibban, Sadakatu't-tatavvu, 3344. Tirmizi bu hadisin hasen olduğunu, İbn Hibban ise sahih olduğunu söylemiştir. )

 

Nevevi, el-Mecmu'da bu konuda icma bulunduğunu söylemiştir.

 

Akrabalar arasında kişiye şiddetli düşmanlığı bulunan şahsa sadaka vermek, başkasına vermekten daha faziletlidir. Böylece onun kalbi kazanılmış olur. Ayrıca bunda riyadan kaçma, insanın gururunu kırması söz konusudur.

 

Not:  Hanati'ye şu soru soruldu: "Kişinin nafile sadakayı babası tarafından olan akrabasına mı yoksa annesi tarafından olan akrabasına mı vermesi daha faziletlidir?"

 

Hanati "ikisi de eşittir" diye cevap verdi.

 

Kişinin eşi de [yani koca açısından karısı, kadın açısından kocası] da akrabalar gibi değerlendirilir. Buharı ve Müslim' de şöyle bir hadis yer almaktadır:

 

"İki kadın Hz. Peygamber (s.a.v.)'e geldiler. [Bilalanları karşıladı]. Kadınlar Bilal'e "Resulullah (s.a.v.)'a sor bakalım, kocalarımıza ve bizim bakımlarımızda olan yetimlere sadaka verebilir miyiz?" Resulullah (s.a.v.) şöyle cevap verdi: "Evet verebilirler. Onlar bunun için iki sevap alırlar: Akrabalık [ilişkilerini güçlendirme] sevabı ve sadaka verme sevabı" .(Buhari, Zekat, 1466; Müslim, Zekat, 2315)

 

Koca da bu konuda kadına kıyaslanır.

 

Daha sonra, kendisiyle evlenilmesi haram olan akrabalara yakınlık sırasına göre sadaka verilir. Yine amcaoğulları ve dayıoğulları gibi kendileriyle evlenilmesi haram olmayan yakın akrabalar gelir. Daha sonra süt emzirme, sonra da sıhriyet yoluyla evlenilmesi haram olan kimseler gelir. Daha sonra üst [azat eden] ve alt [azat edilen] kimseler içinden yakınlık sırasına göre olan kişiler gelir.

 

123. Nafile sadakayı yakınlık sırasına göre komşuya vermek, yukarıda geçenler dışında, komşulardan başkasına vermekten daha faziletlidir.

 

Bunun delili, Buharı'nin Hz. Aişe (r.a.)'den aktardığı şu hadistir:

 

Hz. Aişe, "[Ey Allah'ın elçisi! Ben bir şey hediye etmek istiyorum] Benim iki komşum var, bunların hangisine hediye vereyim?" diye sordu. Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle cevap verdi: "Kapısı sana daha yakın olana" .(Buhari, Edeb, 6020)

 

124. Nafile sadaka verirken, sadaka veren kişiye yabancı olan komşu, evi uzakta olan akrabaya öncelenir. Hatta ev, zekatın nakledilemeyeceği ölçüde yakın bile olsa öyledir.

Akraba kırsal bölgede olsa bakılır: Şayet zekatın oraya nakli caiz ise, örneğin orası zekat mahalli ise, bu durumdaki akrabanın evi daha uzak olsa bile o, yabancı komşuya öncelenir.

 

125. [Nafile sadaka verme konusunda], hayırlı kimseler ve muhtaçlar, diğer şahıslara göre daha öncelikli konumdadırlar.

 

126. Kişinin sadakayı sevdiği maldan vermesi sünnettir. Çünkü Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "[Ey müminler!] Sevdiğiniz mallarınızdan hayırlı işlerde harcamadıkça gerçek manada iyilik ve dindarlık mertebesine asla erişemezsiniz." [Al-i İmran, 92]

 

127. Kişinin sadakayı güleryüzle ve gönül hoşnutluğuyla vermesi sünnettir; çünkü bu sevabı arttırır, kalpleri onam.

 

128. Kalitesizikötü malın sadaka olarak verilmesi mekruhtur. Çünkü Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Ey Müminler! Gerek mali kazançlarınızın, gerek size nasip ettiğimiz toprak mahsullerinin iyVdeğerli olanlarından Allah yolunda harcayın. Size verildiğinde ancak dudak büküp küçümseyerek kabul edeceğiniz şeyleri sakın bu yolda bile bile harcamaya kalkmayın. [Bilin ki] Allah sizin iyiliklerinize muhtaç değildir. O, bizatihi övgüye layıktır." [Bakara, 267]

 

Kişinin elinde böyle bir maldan başkası yoksa onu vermesi mekruh olmaz.

 

129. Şüpheli yoldan elde edilmiş malı sadaka olarak vermek de mekruhtur. Bunun delili, konunun başında Müslim'den rivayet ettiğimiz hadistir.

 

130. Kişi, sadaka verilecek mal az diye sadaka vermekten geri durmaz; çünkü az miktarda hayır bile Allah katında çoktur. Nitekim Yüce Allah, "kim zerre miktarı iyilik yaparsa bunun karşılığını görür" [Zilzal, 7] buyrmuştur. Hz. Peygamber (s.a.v.) de "yarım hurma vermek suretiyle bile olsa kendinizi ateşten koruyun" buyurmuştur. (Buhari, Edeb, 6023; Müs!im, Zekat, 2344)

 

131. Kişi birisi aracılığıyla bir fakire sadaka gönderse, sadakayı götüren kişi o fakiri bulamasa, gönderen şahsın sadaka vermekten vazgeçmeyip bunu başkasına vermesi müstehaptır.

 

132. Su tasadduk etmek sünnettir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.)'e en faziletli sadaka nedir diye sorulduğunda "sudur" demiştir. (Ebu Davud, Zekat, 1681)

 

Bu hadisten, ihtiyacın bulunduğu yerlere tasaddukta bulunmanın diğer yerlere göre daha faziletli olduğu anlaşılmaktadır.

 

133. Kişinin sadaka, zekat, keffaret vb. yollarla verdiği bir malı verdiği kişiden alması mekruhtur. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Sadakasından dönen kişi, kusup da sonra kusmuğuna dönen köpek gibidir. "(Buhari, Hibe, 2621; Müslim, Hibat, 4146)

 

Ayrıca kendisine böyle bir mal verilmiş olan kimse malı verenden utandığı için malı ucuza vermek zorunda kalabilir.

 

Bir kimsenin, tasadduk ettiği bir malı, sadaka verdiği kişi dışındaki bir şahıstan geri alması mekruh olmadığı gibi, temlik ettiği şahıstan miras yoluyla edinme si de mekruh değildir.

 

134. Borcu bulunan veya bakımı altında nafaka vermesi gereken kişiler bulunan bir kimsenin, üzerine düşen [malı vazifeyli yerine getirinceye kadar [başkasına] tasaddukta bulunmaması müstehaptır. Kişinin bunu yapmadan tasaddukta bulunması müstehap olana aykın bir davranıştır.

 

Not:  Nevevi'nin ifadesi, el-Muharrer'deki ve Rafii ile Nevevi'nin kendisinin diğer eserlerindeki ifadelerle uyumlu değildir. Zira Rafii ve Nevevi [diğer eserlerde] şöyle demişlerdir: "Kişinin sadaka vermesi müstehap değildir."

 

Veliyyü'l-İraki şöyle demiştir: "İki ifade arasında açık bir farklılık bulunmaktadır. Bunu şöyle açıklayabiliriz: Nevevi'nin [el-Minhac'taki] ibaresi sadaka vermemenin müstehap olduğunu ifade etmektedir ki buna göre sadaka vermek, evla olana aykırı bir davranış olur.

el-Muharrer ve diğer eserlerin ifadesine göre ise tasaddukta bulunmak müstehap değildir. Bu ifade tasaddukta bulunmanın vacip, haram veya mekruh olması anlamlarında anlaşılabilir. Zira bütün bu hükümler, müstehaplıktan farklıdır. "

 

135. [Nevevi şöyle demiştir:]

 

"Daha doğru görüşe göre,

 

> Kişinin, nafakasını vermekle yükümlü olduğu kimselerin nafakası için ihtiyaç duyacağı şeyi tasadduk etmesi,

 

> (veya sıkıntılara sabretme özelliğine sahip olmadığı halde kendi nafakası için ihtiyaç duyacağı şeyi tasadduk etmesi),

 

> Elindekini tasadduk etmesi halinde [başka şekilde] ödeme imkanı bulabileceği ümit edilmeyen bir borç için ihtiyaç duyacağı şeyi tasadduk etmesi haramdır.

 

Nafaka için ihtiyaç duyulan malın önceliği konusunda şu hadis delildir: "Kişinin, nafakasını vermekle yükümlü olduğu kimseleri zayi etmesi [onlarla ilgilenmemest] günah olarak yeter. [Sadaka vermeye] senin bakımın altında olanlardan başla. "(Müslim, Zekat, 2383; Ebu Davud, Zekat, 1692)

 

Bu hadisi Ebu Davud sahih bir senetle rivayet etmiş, Müslim de manen rivayet etmiştir.

 

Ayrıca bu kimselerin ihtiyaçlarını karşılamak farz olduğundan bu görev nafileye göre öncelenmiştir.

 

136. Misafiri ağırlamak da sadaka vermek gibidir. Nevevi bunu Müslim şerhinde söylemiş, ardından şöyle demiştir:

 

Ensardan birine misafir gelmiş, o kendisinin ve çocuklarının yiyeceği yemeği misafirine ikram etmiştir. Bu olay şu şekilde yorumlanır: Çocuklar o esnada yiyeceğe muhtaç değillerdi. Adam ve karısı ise kendi haklarını bağışlamışlardı ve buna sabreden kimselerdendi. Bu rivayette adamın, çocukların annesine "onları uyut" demesinin sebebi, çocukların adeti olduğu üzere ihtiyaç olmadığı halde yemek istemesinler diyedir.

 

137. Kişinin kendi ihtiyaç duyduğu şeyi tasadduk etmesinin haramlığına dair Nevevi'nin ifade ettiği hüküm, el-Mecmu'da sahih görülmüş, er-Ravda'da da alimlerin çoğunluğundan nakledilmiştir.

 

Bununla birlikte er-Ravda'da bunun haram olmadığı görüşünü sahih kabul etmiştir.

 

Hocamız Zekeriya el-Ensarı şöyle demiştir: Bu, el-Mecmu'daki ifadesinden de anlaşılacağı üzere sabredebilen kişi içindir.

 

Alimlerin teyemmüm konusundaki "susamış birisinin, kendisi gibi susamış birisine suyunu vermesi haramdır" görüşü ilkine [yani sabredememe durumuna], yiyecekler konusundaki "açlıktan zor durumda kalmış bir kimse, aynı durumdaki bir başka müslümanı kendisine tercih ederek yiyeceğini ona verebilir" görüşü ikincisine [yani sabredebilme durumuna] yorulur.

 

Borca gelince, borcu ödemek farzdır. Bu sebeple borcu ödemek sadaka vermeye göre önceliklidir. Kişinin borcu başka bir yerden gelecek parayla ödemesi konusunda güçlü bir beklenti varsa o zaman elindeki parayı sadaka olarak vermesinde bir sakınca yoktur.

Ancak bu tasadduk sebebiyle ödeme gecikirse ve borcun da karşı tarafın istemesi veya başka bir sebepten dolayı hemen ödenmesi gerekirse kişi tasaddukta bulunamaz. Ezrai'ye göre borcu ödemekte acele etmek gerekir. Kişinin borcunu ödemede kullanabileceği şeyi tasadduk etmesi haramdır.

 

138. Kişinin kendisinin ve bakımını üstlendiği kişilerin bir günlük ve gecelik ihtiyacı ile mevsimlik elbisesinden artan parayı / malı tasadduk etmenin müstehap olup olmadığı konusunda mezhep içinde farklı görüşler vardır:

 

Birinci görüş

 

Bu görüşlerin en doğrusuna göre, kişinin fakirliğe / geçim sıkıntısına sabretmesi ona zor gelmiyorsa bunu yapması müstehap olur. Aksi takdirde müstehap olmaz, hatta et- Tenbih 'te belirtildiği üzere mekruh olur.

 

ilk bakışta çelişiyormuş gibi gelen hadisler de bu şekilde uzlaştırılır. Örneğin bir rivayette Hz. Ebu Bekir'in, bütün malını tasadduk ettiği belirtilir. (Tirmizi, Menakıb, 3675. Tirmizı hadisin sahih olduğunu söylemiştir)

Diğer bir rivayete göre ise Hz. Peygamber (s.a. v.) şöyle buyurmuştur: "Sadakanın en faziletlisi kişinin gönül zenginliği ile verdiği sadakadır" . (Ebu Davud, Zekat, 1673; Müstedrek, Zekat, 1, 413. Hakim, bu hadisin sahih olduğunu söylemiştir) Yani kişinin gözünün tok ve fakirliğe sabredebilecek durumda iken verdiği sadakadır.

 

İkinci görüş

 

Bu durumda, sadaka vermek mutlak olarak müstehap değildir.

 

Üçüncü görüş

 

Bu durumda sadaka vermek mutlak olarak müstehaptır.

 

139. Yukarıda belirtilen ihtiyaçlardan artan malın bir kısmını tasadduk etmeye gelince bu mutlak olarak müstehaptır. Ancak malın tümüne yakın miktara ulaşırsa müstehap olmaz. Yukarıda geçen ayrımın bu meselede de geçerli olması gerekir.

 

140. Verilen sadakayı başa kakmak haram olup, sadakadan elde edilecek sevabı yok eder. Bunun delili şu ayettir: "Ey İman edenler! Vermiş olduğunuz sadakalarınızı başa kakmak ve incitmek suretiyle boşa çıkarıp iptal etmeyin. " [Bakara, 264]

 

Müslim'de yer alan bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet gününde Allah üç kişi ile konuşmaz, onların yüzüne bakmaz ve onları temize çıkarmaz. Onlar için elem verici bir azap vardır.

 

Hz. Peygamber (s.a.v.) bunları söyleyince Ebu Zer şöyle dedi: "Onlar gerçekten de hapı yutmuşlar! Ey Allah'ın elçisi kimmiş bu bahtsızlar?"

 

Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: "[Kibir ve gururundan dolayı kurum satarak] elbisesini yerlerde sürüyen kişi, yaptığı iyiliği başa kakan kişi, yalan yemin ederek malını satan kişi. "(Müslim, Iman, 289)

 

Son Hükümler

 

a. Kişinin, cennet dışında "Allah rızası için" diyerek bir şey istemesi, Allah için bir şey isteyen veya aracılık eden kişiden herhangi bir şeyi esirgemesi mekruhtur. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

 

"Allah rızası için diyerek ancak cennet talep edilir. "(Ebu Davud, Zekat, 1671)

 

"Allah için sizden sığınma isteyen kişiyi korumanız altına alın. Allah için bir şey isteyene verin. Sizi çağıran kişiye icabet edin. Size iyilik edene karşılık verin. Karşılık verecek bir şey bulamazsanız, karşılığını verdiğinizi düşündürecek kadar ona dua edin. "(Ebu Davud, Zekat, 1672)

 

b. Sadaka isteyen kimseye sadaka verirken besmele çekmek sünnettir; çünkü bu da bir ibadettir.

 

c. Alimler şöyle demiştir: "Sadaka veren kişi, sadaka verdiği kişinin kendisi için dua etmesine göz dikmemeliridir ki sadaka sevabı azalmasın. Şayet sadakayı alan şahıs veren için dua ederse, sadaka veren kişinin aynı miktarda şeyi tekrar vermesi ve böylece sadakasını kurtarması müstehaptır."

 

d. Her bir günahtan sonra sadaka vermek sünnettir. Bunu Cürcanı söylemiştir.

Kişinin hayızlı olan karısıyla ilişkide bulunması halinde bir veya yarım dinar sadaka vermesi de bu kapsamdadır.

 

e. Yeni bir elbise giyen kişinin eski elbisesini tasadduk etmesi sünnettir. Hadiste şöyle buyrulmuştur: "Yeni elbise giyen bir kimse eski elbisesini tasadduk ederse hayatta iken de ölünce de Allah'ın koruması altında olmaya devam eder. "(Tirmizi, Deavat, 108)

 

Bu, kötülkalitesiz bir malı tasadduk etmek olarak görülmez, aksine bu, sevilen bir maldan verilen sadakadır. Bu, altın ve gümüşü sadaka olarak vermeyip diğer madenlerden olan paraları sadaka verme şeklindeki adete benzer.

 

f. Muhtaç olan kişinin, zekatı kabul etmesi, nafile sadakayı kabul etmesinden daha faziletli midir değil midir? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır. İbnü'l-Mukr!'nin de yer aldığı bir grup alim ilkini tercih etmiştir. Çünkü bu kişi bir farza yardım etmiştir; ayrıca zekatta bir lütuf ta bulunma / başa kakma söz konusu olamaz. Cüneyd ve Havvas gibi bazı alimler ise ikincisini tercih etmişlerdir; böylelikle zekatta hak sahibi olan diğer sınıfların payları azaltılmamış olacağı gibi, zekat! alma şartlarından herhangi biri de ihlal edilmemiş olur. er-Ravda'da Nevevi bu ikisinden hiçbirini tercih etmemiş, daha sonra şöyle demiştir: "Gazali şöyle demiştir: Doğrusu bu kişilere göre değişir. Kişi, zekatı hak ettiği konusunda bir şüphe içinde ise zekatı alması uygun olmaz. Kişinin zekat! hak ettiği kesin ise bakılır: Şayet sadakayı almadığında diğer kişi tasaddukta bulunmuyorsa onu alsın; çünkü zekat! vermek zorunludur. Kişinin zekat! vermesi zorunlu olur da zekat alan kişinin onu alması diğer hak sahiplerinin payını azaItmazsa, kişi onu alıp almama konusunda muhayyerdir. Zekatı almak, nefsin gururunu kırma bakımından daha güçlüdür." Yani bu durumda zekat almak daha faziletlidir. Bana göre de böyledir.

 

g. Topluluk içinde iken zekatı alıp sonra yalnızken onu terk etmek insanın gururunu kırdığı için daha faziletlidir.

 

h. Bir hayır yapmak isteyen kimsenin az da olsa her gün tasaddukta bulunması sünnettir. Çünkü Buhar!' de yer alan hadiste Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

 

Kulların sabaha ulaştığı her günün sabahında iki melekten biri "Allah 'ım infakta bulunana [infak sonucunda elinden çıkan malın yerine] yenisini ver", diğeri "Allah 'ım malını elinde tutanın malını telef et" diye dua eder. (Buhari, Zekat, 1442)

 

Hakim [en-NısabOrl] de sahihinde şunu rivayet etmiştir: "İnsanlar arasında nihai hüküm verilinceye kadar herkes sadakasının gölgesinde durur. "(Hakim (Müstedrek), Zekat, 1,416)

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

NİKAH: GİRİŞ